Yusuf Atılgan
Biyografi
Yusuf Atılgan,
25.08.1921’de Manisa’nın Göktaşlı mahallesinde dünyaya gelir. Yazarın kendi ifadesine göre bu tarih, ay itibariyle gerçeği yansıtmaz. Gerçek doğumu 27 Haziran’dır ki bu da yazarımızın resmi tarih kayıtlarının aksine iki ay daha uzun yaşadığını gösterir. 1922 yılında Manisa Yunan işgali altındadır. Atılgan ailesi işgalden hemen sonra Manisa’nın 20 km uzağındaki Hacırahmanlı köyüne – yazarın hayatına ve romanlarına mekan olan ve yaratıcı gücünü kuşatan topraklara-yerleşirler.
Nüfus cüzdanındaki adı Yusuf Ziya Atılgan’dır. Babası Hamdi, annesi Avniye’dir. Tarihsel soyağacını geriye götürdüğümüzde 1847 savaşında Yunanistan’dan göç etmiş bir aileye mensup olan Yusuf Atılgan’ın Turgut adında bir de küçük kardeşi vardır. Aynı zamanda Turgut Atılgan, daha sonra ağabeyinin hikayelerini yarışmaya bizzat gönderen kişi olarak karşımıza çıkar. Babası Hamdi Bey, Manisa İdadisi mezunudur ve Düyun-u Umumiye idaresindeki kolculuk görevinden ayrılıp bakkallığa başlayarak ailesinin geçimini bu yolla sağlamaya başlar.
Hacırahmanlı Köyü Atılgan’ın eğitim hayatına ilk adım attığı yerdir aynı zamanda. İlk üç yılı burada okuyup son iki sınıfla ortaokulu Manisa’da okumuş ve liseyi Balıkesir paralı yatılı okulunda bitirmiştir. Atılgan, liseyi 1939 yılında edebiyat bölümünden mezun olarak bitirir. Ailesi Tıbbiye’de okumasını istemesine rağmen o, öğretmen olabilmek arzusuyla Edebiyat Fakültesi’ni seçer. Babası, ilk sene para gönderir ancak daha sonraki seneler para göndermeyeceğini belirterek oğluna başının çaresine bakmasını öğütler. Bunun üzerine Atılgan, askeriyeye başvurur ve başvurusu kabul edilir. Artık fakülteye askeri kıyafetle gelip gitmektedir. Atılgan’ın fakültedeki hocaları, onu oldukça etkilemiştir. Dil bilgisini Reşit Rahmedi Arat, Halide Edip Adıvar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Caferoğlu, Ali Nihat Tarlan, Fahir İz hocalarıdır. Özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olmaktan büyük bir kıvanç duymaktadır. Akşehir’deki Maltepe Askeri Lisesi’ne öğretmen olarak atanır. Ancak bir yıl daha dolmadan bir yığın soruşturmaya maruz kalır. İleri Gençlik Birliği adındaki bir örgütle ilişkisi olan Atılgan, dönemin Sıkıyönetim Mahkemesi’ne çıkarılır. Mahkeme sonunda ordudan ihracına karar verilir. Altı aylık cezasını, on aydan daha fazlasıyla çeker ve öğretmenlik hakkı da elinden alınır. Bu olay onu fazlasıyla üzmüştür. Hapishaneden çıkar çıkmaz köyüne geri döner ve geçimini çiftçilikle sağlar. 1949’da annesinin isteğiyle Sabahat Hanım’la evlenir. Sabahat Hanım, yoksul bir köylü kızıdır. Bu evlilik fazla uzun sürmez ve boşanmayla neticelenir. Y. Atılgan, boşandıktan sonra kendini edebiyata daha çok verir. Tercüman Gazetesi’nin açtığı öykü yarışmasına kardeşi Turgut’un ısrarları üzerine iki öyküsünün gönderilmesine izin verir. Turgut Atılgan, “Kümesin Ötesi” adlı öyküsünü Ziya Atılgan; “Evdeki” adlı öyküsünü de Nevzat Çorum imzasıyla yarışmaya gönderir. “Evdeki” öyküsü yarışmada birinciliği, “Kümesin Ötesi” öyküsü ise yedinciliği kazanmıştır. (Yarışmaya gönderilen 800’e yakın öykü arasından.) Buna rağmen ödülünü almaz. Onun için hikâyelerinin dereceye girmesi yeterlidir çünkü. 1958 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’ne katılmanın son günü ve saati “Aylak Adam” romanıyla başvurur. Jürideki isimler şunlardır: Halide Edip Adıvar, Sabahaddin Eyüpoğlu, Azra Erhat, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Orhan Kemal, Behçet Necatigil, Vala Nureddin, Haldun Taner ve Cevad Fehmi Başkut. Birinciliği Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” adlı romanına kaptıran Atılgan, “Aylak Adam”la ikinciliğe layık görülür. 1959’da Varlık Yayınları tarafından kitaplaştırılır.“Aylak Adam” romanı, Atılgan’ın hayatını bundan sonra devam ettireceği kadınla tanışmasına da vesile olmuştur. Ankara Devlet Konservatuarı öğrencisi ve henüz 17 yaşındaki Serpil Gence, roman kahramanlarından “B”yi kendine oldukça yakın bulur. Atılgan’ın adresini bularak ona mektup yazar. Mektuplaşmaya ve sonrasında Manisa’da ve Ankara’da görüşmeye başlarlar. 1973’de Bilgi Yayınları arasında çıkan ikinci romanı “Anayurt Oteli”nin yayımlanmasından sonra Serpil Atılgan ile on dört sene süren görüşmeleri, evlilikle neticelenir. “Zebercet” karakteriyle bir nevi kendisini yansıtmış olan Yusuf Atılgan, büyük bir tutkuyla bağlandığı Serpil Gence’ye yalnızca ikisinin çözebileceği türden şifrelerle dolu bu romanı ithaf etmiştir. Serpil Gence, bu sırada Arena Tiyatrosu’nda oyunlarda oynamaktadır ve bu yüzden İstanbul’a taşınmıştır. Romanı bir kitapçıdan alır. Ancak romanı bitirmeden doğruca Manisa’nın yolunu tutar. Yusuf Atılgan, Serpil Gence ile 1976’da evlendikten sonra artık İstanbul’a yerleşir. 1979 yılında oğlu Mehmet dünyaya gelir. Oğluna fazlasıyla düşkündür ve oğluna daha iyi bir gelecek sunabilmek adına 1980’de Milliyet (sonra Karacan) Yayınları’nda danışmanlık ve çevirmenlik; sonrasında ise Can Yayınları’nda redaktörlük yapar. “Anayurt Oteli” Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya aktarılır. Türk Sineması’nda önemli ve ayrı bir yeri olan bu film, Antalya Altın Portakal, Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu, Venedik, Valencia ve Nantes, Üç Kıta Film Şenliği ödüllerini alır. Atılgan; önce “İşkence” adını koyduğu “Canistan” adlı romanını tamamlayamamıştır. Ancak tamamlanmamış bu roman, 2000 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanır. 1989 senesi Atılgan’ın hastalıklarla boğuştuğu ve öldüğü senedir. Böbrek taşı düşürür, fıtık ameliyatı olur, beynindeki kan pıhtısını aldırmak için bir operasyon geçirmek zorunda kalır. 9 Ekim’de de bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumar. Bugün mezarı Üsküdar Bülbül Deresi’ndedir. İlk romanı “Aylak Adam”la modern Türk edebiyatı içinde çok önemli bir yere sahip olan Y.Atılgan, özellikle yabancılaşma ve bunun zorunlu sonucu yalnızlık temasını başarıyla işleyen bir yazar olarak tanındı.”Anayurt Oteli”nde iletişimsizlik, yaşamın anlamsızlığı, olayların rasyonel bir biçimde açıklanamayacağı, davranışların nedeninin bilinemeyeceği tezi işlenmiştir. Y.Atılgan ilk romanı aylak Adam’da klasik anlatı yöntemlerinden yararlanırken Anayurt Oteli’ni daha değişik bir yöntemle “saçma kavramının göstergesi olarak “ kurmaya çalışmıştır. Yusuf Atılgan’ın tek öykü kitabı “Varlık” ve “a” dergilerinde yayımladığı, gene çağdaş bireyin yalnızlık ve açmazları çerçevesinde örülmüş ağırlıklı olarak iç gözlem ve deneyime yaslanan öyküler toplamı olan “Bodur Minareden Öte” adlı kitaptır. “Ekmek Elden Süt Memeden” adlı bir de çocuk kitabı bulunmaktadır. Çağdaş bireyi aşk ve yalnızlık temaları çerçevesinde ve dildeki yalınlığının çarpıcılığıyla ileten Yusuf Atılgan, ele aldığı konular kadar o konulara yaklaşım biçimi ve işleyişiyle de farklılaşmış ve Türk romanında modern anlatının öncüleri arasında yer almıştır.
Rukiye YOLALAN
Edirne, 2009