top of page

 

Edebiyat dergilerinin 'özel bölümü', 'dosya', artık nasıl adlandırırsanız, bu soydan incelemeler, yazılar toplamı yayımlamaları eski gelenek, güzel gelenek.

 

1960'larda Memet Fuat'ın yönettiği Yeni Dergi öylesine güzel özel bölümler kotarırdı ki, bir anda ufkunuz genişlerdi. Yeni Dergi'nin bilinç akımı yazını, Kafka, marksizm ve sanat özel bölümleriyle bezenmiş sayıları bugün yine kitaplığımda ve hâlâ arada bir bu sayılara baş vurmak ihtiyacı duyuyorum. Gerçi özel bölüm diyorum ama, bu sayılar birer 'özel sayı'ydı.

 

Türk Dili dergisi de özel sayılar çıkardı. Roman, günce, Kurtuluş Savaşı Edebiyatı, şiir... hepsi özlemle beklenen, önceden duyurulmuş özel sayılar. Özellikle iki ciltlik roman özel sayısı o günler için göz kamaştırıcıydı.

 

Özel bölüm, dosya daha çok Papirüs'teydi. Cemal Süreya'nın yönettiği Papirüs her sayısında özel bölümü ille bir 'şair'e ayırıyordu. İkinci Yeni'yle adamakıllı kavgalı Attilâ İlhan da bu özel bölümlerden birinin 'konuğu' olunca, bazı İkinci Yeni şairlerinin Cemal Süreya'ya epey içerlediklerini hatırlıyorum...

Sonra yıllar geçti, özel bölümler, dosyalar sürdü. Ama geçen yıllarla birlikte bir şeyler değişiyordu: Edebiyat dergileri, bugün, bilmem o eski edebiyat dergileri mi? Çağın teknik yenilikleri, gündeş okurun talepleri, sanatların bir aradalığı, şu bu derken, bugün apayrı bir 'dergi dünyası' sözkonusu bence.

Özel bölüm sürdürenler elbette iyi niyetli. Ama öylesi yazılar kaleme getiriliyor ki, bazen, keşke bu dosya hazırlanmasaydı, bu özel sayı yeterince doyurucu mu demek zorunda kalabiliyorsunuz. 'Ismarlama' yazının getirdiği karmaşık bir sorun bu.

Kendimden biliyorum: Şu konuda yaz demesinler bana, bir kaygıdır başlıyor. Ne zaman yetişecek, ne zaman yazacağım, nasıl yazacağım, ne yazacağım?..

Semih Gümüş Notos'un Yusuf Atılgan dosyası için yazı istediğinde de aynı kaygıyı duymuştum. Yalnız, hiç değilse, 'ne' yazmam gerektiğini az çok biliyordum: Vaktiyle Argos'ta 'eksik' bıraktığım bir Yusuf Atılgan'a veda yazısını dilim döndüğünde bütünleyecektim.

Gelgelelim -önce- Argos'un o sayısını kitaplığımda bulamadım. Öteki sayıların tümü yerli yerinde, 'o' sayı yok! Derken Bodrum Minareden Öte'yi yeniden okumaya koyuldum, acaba bu güzel öyküler için mi yazsam dedim. Neyse, uzatmayayım, kurgusu bozuk bir şeyler yazdım. Sonra Notos'un Ağustos-Eylül sayısı posta kutusundan çıktı.

Hemen söylemek istiyorum: "Yusuf Atılgan / edebiyatımızın uçbeylerinden" bölümü emek işi yazılarıyla beni çok etkiledi. Murat Gülsoy, Ekrem Işın, Faruk Duman, İnan Çetin, Oylum Yılmaz, Tuğba Doğan ve Çağlayan Çevik yazmışlar. Bu yazıların her biri, Yusuf Atılgan edebiyatına yeni, apaçık 'yepyeni' bir yaklaşımla eğiliyor.

Notos, araya, Can Yücel'in Enis Batur'un, Füsun Akatlı, Mehmet Rifat, Kemal Bek, Fethi Naci, Oğuz Demiralp, Semih Gümüş, Sennur Sezer ve Nurdan Gürbilek'in daha önce yayımlanmış değerlendirmelerinden alıntılar eklemiş. Öyleyken, dünden bugüne bir genelgörünüm sezinlenebiliyor.

Ekrem Işın'ın "taşralı bir aylak" saptaması, Yusuf Atılgan için bugüne kadar hiç düşünmediğim, bir saptama, elbette çok önemli bir saptama. Tanıdığım Yusuf Atılgan'ı ben 'kentli' görmüştüm. O taşra inceliğini ve dokunaklılığını Ekrem Işın'ın yazısıyla duyumsadım.

Çağlayan Çevik'in "Yusuf Atılgan'ın Bıyığı" yazısı, her Yusuf Atılgan okurunun çok beğeneceği bir özlü 'kısa inceleme'. Öylesine özlü ki, Yusuf Atılgan edebiyatını yeniden okumak isteği uyandırıyor.

Notos sunumda "Yusuf Atılgan, okunmasına çok okunuyor artık ama onun aynı zamanda iyi okunması için de bazı çalışmalar yapılması gerekiyor" diyor. İşte sonra, art arda bu çalışmalar başlıyor...

 

 

Selim İLERİ - Yusuf Atılgan Dosyası
(Zaman Gazetesi,19.08.2012)

bottom of page